50 Horses
Hani bazen olur ya, “bugün şans benden yana” dersin ama içinden “yok ya, yine kaybederim” geçer. İşte o günlerden biriydi. Slotter’ı açtım, göz ucuyla oyunlara bakıyorum. Karşıma çıktı bu: 50 Horses. Dedim ki “bu ne ya, atlı matlı bir şey mi bu?” Ama sonra… ah sonra… hikaye bambaşka bir yöne gitti.
Oyun başlar başlamaz bir nal sesi, bir koşu hissiyatı… Ekrandan bildiğin yarış atı geçiyor sanki. 50 tane at var diyor ama öyle süs değil bunlar, her biri kazanç demek. Hani normalde slot oynarken meyve falan görmeye alışmışız ya, bu bambaşka. Temasıyla çekiyor insanı. Ve itiraf edeyim, ilk spin’den sonra içimden “hadi oğlum, göster gücünü” deyip kendi kendime gaz veriyorum.
En güzel kısmı ne biliyor musun? Bonus turuna geçtiğin an. O atlar bir anda deliriyor resmen. Hop burdan, zırt ordan, ekran doluyor. Kalp atışların hızlanıyor. Bazen kazanmak değil mesele, o hissi yaşamak… 50 Horses bunu sonuna kadar yaşatıyor.
Şimdi tamam, oyun güzel. Ama nerede oynadığın da önemli. Ben Slotter dışında başka yerde oynamam artık. Neden mi? Akıyor resmen. Bir kere kasma yok. Arayüz desen tam benim gibi üşengeç adama göre. Aç, tıkla, oyna. Kazandın mı? Oh, mis gibi.
Slotter’la oynarken sanki kendi çiftliğimde yarış izliyorum gibi. Şaka yapmıyorum. Her spin bir yarış, her kazanç bir ödül töreni gibi. Mobilde bile tertemiz. Tuvalette bile oynadım, orada bile donmadı. Hani tam bir “her yerde ben varım” oyunu olmuş bu.
Bu oyun sadece eğlence değil. Aynı zamanda umut. Her attığın spin’de “bu sefer olacak” diyorsun. Ve bazen oluyor. Öyle bir geliyor ki, diyorsun “hayat bu işte”. Dert tasa kalmıyor. Kalbinle beraber ekran da coşuyor. Hele şu renkli sembollerle gelen kazançlar yok mu… sanki lunaparktaymışsın gibi.
İyi ki Slotter var da bu oyunu tadında oynayabiliyoruz. Yoksa diğer sitelerde o coşkuyu yakalayamazsın. Çünkü bir oyun sadece oyun değil. Bir hissiyat, bir atmosfer… Slotter bunu çok iyi kurmuş.
Bak abi, The Secrets of London deyince insanın aklına direkt Sherlock Holmes, köhne sokaklar, sisli…
Şimdi sen bana de ki, “Vahşi Batı’da şans mı olur be abi?” Ben de sana…
Bak, The Great Egypt deyince insanın aklına hemen o devasa piramitler, firavun maskeleri ve hazine…
Bir gün oturmuşum, moral sıfır. Hani şu marketten alıp da tatsız çıkan portakal gibi... Ama…
Vallahi abicim, 30 Spicy Fruits dedin mi insanın canı ister istemez bir manav sepeti ister…
Bir ara moralim yerlerde, hani şu dizi izlerken gelen son dakika faturası gibi... İşte tam…