Wild West Gold
Şimdi sen bana de ki, “Vahşi Batı’da şans mı olur be abi?” Ben de sana diyeyim ki: Wild West Gold diye bi’ şey var, varsa vardır. Öyle sıradan makaralar falan değil, bildiğin şansın şerifi gibi çıkıyor karşına. Açıyorsun oyunu, bir fon müziği geliyor… Dım dım dııımmm… Anında başka evrendeyiz. Slotter’da denk geldim ilk, dedim “Bu kovboy beni soyacak mı yoksa?” Ama yok, o bana şansın altınını verdi resmen.
Bak şimdi, oyuna giriyorsun. Karakterler öyle bildiğin düz çizimler değil. Her biri ayrı delikanlı. Kovboyun göz kırpması bile farklı. Wild sembolleri var, bi de x2, x3 çarpanlı olanlar… Hah işte, onlar geldiğinde ekran bi’ cız ediyor. Sonra hop, kazançlar diziliyor sıraya.
Spin atarken heyecan bi’ artıyor. Özellikle bedava spin yakaladığında… Aman diyeyim, sandalyeye iyi tutun. Çünkü orda işler karışıyor. Wild’lar sabitleniyor, üstüne çarpanla. Anlayacağın, bir değil iki değil, üç beş kazanç arka arkaya patlıyor. Hani o anda biri seslense, cevap veremezsin. Dikkat full ekranda çünkü.
Oyunun en tatlı tarafı şu: ne çok karmaşık, ne de sıkıcı. Sadelik var ama dozunda. Mekanikler net, anlamak kolay. Bir de müziklerle ortam şahlanıyor. Kendini Red Dead Redemption’da sanıyorsun nerdeyse. Ama daha az kontrol, daha çok ödül.
Slotter’da oynamak da ayrı bir keyif. Site öyle yağ gibi akıyor. Mobildeyken bile hiç takılma yok. Bi’ de arayüz sade ama şık. Oyunu açtığında zaten ruh halin değişiyor. Kovboy moduna giriyorsun ister istemez.
Şimdi dostum, kovboyluk yürek ister. Wild West Gold da şans. Ama ikisi bir araya gelince… Efsane oluyor. Slotter’da aç oyunu, bir iki spinle tadını çıkar. Bir bakmışsın, hesabın kıpırdanmış. Bi bakmışsın, gülümsemişsin. Hatta oturduğun yerden şapka takasın geliyor.
Bu oyunu sadece kazandırdığı için değil, hissettirdikleri için de seviyorsun. Şansa âşık oluyorsun belki de. Ya da makaraların arasında, bir yerde çocukken izlediğin o kovboy filmlerinin tadını alıyorsun.
Bak abi, The Secrets of London deyince insanın aklına direkt Sherlock Holmes, köhne sokaklar, sisli…
Bak, The Great Egypt deyince insanın aklına hemen o devasa piramitler, firavun maskeleri ve hazine…
Bir gün oturmuşum, moral sıfır. Hani şu marketten alıp da tatsız çıkan portakal gibi... Ama…
Vallahi abicim, 30 Spicy Fruits dedin mi insanın canı ister istemez bir manav sepeti ister…
Bir ara moralim yerlerde, hani şu dizi izlerken gelen son dakika faturası gibi... İşte tam…
Yani şimdi adını görünce “Vampire Night” insan ister istemez tedirgin oluyor. “Ulan bu gece benim…